qızılbash zulkadırler



Bu boy, Safevi kaynaklarında seksen bin ev olduğu söylenen Maraş ve Boz Ok (Yozgat) bölgesindeki Dulkadır elinin, daha ziyade Boz Ok'ta yaşayan oymaklarından bazılarının kollarından meydana gelmiştir. Şah İsmail'in babası Haydar'ın en yakın müridlerinden Dede Abdal Beğ bu teşekkülden idi. Daha o zaman Şamlu Hüseyin Beğ gibi, «beğ» ünvanını taşıması (daha sonraki mevkiine bakılarak verilmedi ise) kendisinin asılzade zümresine mensup olduğunu gösterir. Devletin kurulmasından sonra Abdal Beğ'in korucu başılığa getirilmiş olduğunu görüyoruz. Daha sonra Savuc Bulağ ve Reyy valisi olan Abdal Beğ 915 (1509- 1510) de azledilmiş ise de ertesi yıl Özbekler'den fethedilen Merv şehri valiliğine atanmıştır. 919 yılında (1513 -1514) Özbekler'in hücumu üzerine Abdal Beğ Mera'i bırakarak kaçmıştı. Safevi hükümdarı Abdal Beğ'i, bu hatasından dolayı, kadın kılığına sokup bir eşeğin sırtında ordugahta dolaştırmış, herhalde hanedanın emektar bir emiri olduğu için, öldürülmeyerek eski mevkiine iade etmiştir. Fakat bu hadiseden sonra Dede Abdal Beğ'den bir daha bahsedilmiyor.

Devletin kuruluşuna katılan diğer bir Dulkadır beği de Keçel Beğ lakabı ile tanınmış olan İlyas Beğ idi. Şah İsmail 909 (1503 = Sıçgan yılı) da Fars'ı fethedince bu geniş bölgenin valiliğini İlyas Beğ'e vermişti. Fakat ertesi yıl bir hatası yüzünden onu öldürttüğü gibi, yerine tayin ettiği Süleyman Beğ'i de aynı akıbete uğrattı. Bunun üzerine Şiraz valiliği-ne Afşar Mansur Beğ getirildi. Mansur Beğ, Ak-Koyunlu Uzun Hasan Beğ'in daha Diyarbekir'de iken yakın emirlerinden biri olup İran'ın fethi üzerine kendisine Kuh Giluye valiliği verilmişti. Şah İsmail'in Fars'ı ele geçirdiğini gören Mansur Beğ başına Kızılbaş tacını giyerek dirliğini muhafaza edebildi. Ancak Mansur Beğ'in Şiraz valiliği pek az sürmüş ve burası yine Dulkadır'dan Emet Beğ'e (Sarı Şeyhlü obasından) verilmiş ve Emet Beğ bu tayinden sonra Halil Sultan lakabı ile anılmıştır. Fakat Çaldıran savaşında gevşeklik gösterdiği ithamı ile Halil Sultan da öldürülerek yerine Zulkadr'ın Çiçekli obasından Korucu Başı İzzeddin tayin edildi. Bunun lakabı da Ali Sultan idi. Zu'lkadrlilar Şah Abbas'ın zamanına kadar Fars bölgesini ellerinde tuttular. Evvelce kaydedildiği gibi, Diyarbekir'de öldürülen Dulkadırlı Alaüddevle'nin oğlu Şah Ruh Beğ'in oğulları Mehmed ve Ali, İsmail'in yanında oldukları gibi, Dulkadır beğliğinin 1515'de Şehsuvar Oğlu Ali Beğ'e verilmesi üzerine Dulkadırlılar'ın bir kısmı Şah İsmail'in hizmetine girdiler.

ŞADILILER
aslında bu asiret kürtlerin arasında yasayan kızılbas turkmen oymagıdır. günümüzde kızılbas kürtler bunların soyundan gelib .



görünürler.



Kurucusu “Muhammed bin Şaddad bin Kartu/Kartii” (“Muhammed Şaddad b. Kartu”)’nin adıyla Şadiler, mensup olduğu aşiretin adıyla da Ravadiler diye adlandırılan hanedanlık 951 yılında Tebriz ve çevresinde, yani Azerbaycan’da kuruldu. Başlangıçta Deylemli Musafiriler’e bağlı olan Ravadiler/Şeddadiler, sonraları Bizans ve Selçuklular ile ittifak kurdular.

Erken Ravadiler “El-Azdi”ünvanı kullanmışlardır. Bu ünvandan hareketle onları Azerbaycan’ın bu parçasını ilk işgal eden Yemen aşireti Azdiler’le ilişkilendirenler vardır. Bu görüşü savunanlar orijinde Arap olan bu evin giderek Kürtleştiğini öne sürerler. Bu konudaki egemen görüş, Ravadiler’in gerçekte Kürt olduğu, ama karşılıklı evlilikler yoluyla zamanla karıştığı yönündedir.


Kısacası, Şadiler/Ravadiler adı ve hanedanlığı daha çok Arran (Albania, Alvank) diye bilinen Kur-Aras arasındaki Gence başkentli topraklara, yani Kafkas Azerbaycanı’na referans olarak görünür. Arran’daki ana merkezler Gence, Nahçıvan, Tiflis, Derbend (Demirkapı) ve Karabağ’dı. Enc. Of Islam’ın “Banu Shaddad” maddesine göre, o tarihte bu bölgenin halkına “Lezgiler” deniliyordu.

Ravadi ve/veya Şadi hanedanlıkları Selçuk ve Moğol istilaları sırasında son buldular.

1054 yılında Selçuklu Tuğrul Azerbaycan ve Arran’da belirince Arran emiri “Ebu’l Aswar” (ölm. 1067), Tuğrul’a bağlanır. Tuğrul’un Ani üzerine seferine katılır. Bizans’tan elegeçirilen Ani, Şadiler’in bir kolunun, Gürcü kroniklerine göre “Ebulasvar”ın oğlu Manuçar (Manuça, Menuçehr)’ın yönetimine verilir (Akt. Kirzioğlu, Kars Tarihi).

Böylece sonraki tarihlerde bu hanedanlığın Gence (Arran), Ani ve Dwin olmak üzere birkaç kolundan sözedilir. Bu kollar bazı kaynaklarda Büyük Şeddadlılar (Gence kolu), Küçük Şeddadlılar (Ani kolu) ve Şeddadlılar (Divin kolu) şeklinde adlandırılır. Islami kaynaklarda Şeddadlılar, “Ravadi Kürtleri” diye tanımlanır.

Bu hanedanlığın yöneticilerinden bir bölümünün adları şöyledir: Kartuk, Şeddad, Muhammed b. Şeddad (ölm. 955), Merzban (ölm. 985), Fadlun/Fadl I (Fazl, 985-1031), Leşkeri Ali (1031-1046), Nuşirvan (1049-?), Ebu’l Esvar (Ebu’l Süvar/Şavur/Şabur, 1020-1067).

Bunlardan Ebu’l Esvar, 1064’te Selçuklu Alparslan’a bağlanarak onunla işbirliği yapmıştır. Üç oğlunun adları, Fadlun II, Ebu Nasr (1067-1105) ve Ebu Şuca Menuçehr’dir (1064-1110).

Urfalı Matthew, kendi kroniğinde, Ukayli Kureyş bin Bedran’ın yanısıra Ebu’l Uswar’ı da Malazgirt savaşında Selçuklu Alparslan’ın müttefikleri arasında saymaktadır. Ebu’l Uswar, bahsini ettiğimiz Şeddadi emiridir. Ama Matthew’in kroniğinde kronolojik hatalar vardır. Çünkü bu tarihte ne Kureyş bin Bedran ne de Ebu’l Uswar hayattadır. Malazgirt’te Selçuklular ile ittifak halinde Bizans’a karşı savaşanlar, bu ikilinin çocukları veya yakınları olmalıdır.

Bu savaşta Saltuk, Artuk, Danişmend ve Mengücek de varlardı. Dersim geleneğinin bazı parçaları bu döneme referanslar içerir. Sözgelimi geleneğin sözünü ettiği Selçuklularla evlilikler daha çok bu döneme referans gibi görünürler. Ebu’l Esvar’ın oğlu Gence Emiri Fadlun II (1067-1088), Malazgirt’te Selçuklu müttefikleri arasında sayılan, hatta esirler arasındaki Bizans imparatoru Romen Diyojeni teşhis ettiği söylenen ve Şadi adıyla referans verilen kişi olabilir.

Fadlun II öldükten sonra Arran’ın çoğu Melik Şah tarafından işgal edilir. Bağımsızlığı son bulduğu için Şaddad Evi’nin bu işgalden sonraki tarihini izlemekte güçlükler çıkmaktadır. Ama Ani kentinin 1130’a kadar genelde Şadiler’in yönetimi altında kaldığı sanılıyor. Minorsky’nin yazdığına göre, tam bu sıradadır ki (1130’lar), ünlü Selahaddin Eyyübi’nin dedesi Şadi, Dwin’den Irak’taki Tikrit’e göçetmiştir.

Hüseyin Hüsameddin’in Amasya Tarihi’nin birinci cildinde kendilerinden Amasya’nın ünlü sülalelerinden biri olarak sözedilen Şadgeldiler (Kutlu Şahlar) ile Dersim’in Şadilli aşireti arasında bir bağlantı olduğuna inanıyorum. Onlar Amasya ve çevresine Kafkasya’daki beylikleri dağıtılınca göçmüş veya göçettirilmiş olabilirler.



Amasya Tarihi’nde Amasya çıkışlı gösterilen Şadgeldiler (Amasya Beyliği), Yılmaz Öztuna’nın Devletler ve Hanedanlar adlı kitabındaki bilgilere göre merkezi Amasya olmak üzere Amasya, Merzifon ve Tokat’ta yaklaşık 53 yıl hüküm süren bir beylik kurmuşlardır.

Kutlu-Şahlar adıyla bilinen bu beyliğin (1340-1393) yöneticileri babadan oğula şu şekilde verilmektedir:

Hacı Kutlu Şah (1340?-1361): Tâcüddin Altınbaş’ın manevi oğludur.

Hacı Şâdgeldi Paşa b. Kutlu Şah (1361-1381): Amasya emiri. Hüseyin Hüsameddin ondan “Amasya hükümdarı Şemseddin Şadgeldi Paşa bin Kutlu” diye sözeder ve onun “Akçakoyunlu kabilesi/oymağı mensubu” olduğunu yazar. Kadı Burhaneddin tarafından öldürtülmüştür. Mezarı Amasya’dadır ve Şadgeldi Paşa Türbesi olarak anılmaktadır. Hüseyin Hüsameddin’e göre 1371’de Amasya hükümdarı iken ölmüştür. Onun soyundan gelenler Şadgeldiler olarak bilinmişlerdir. Amasya Tarihi’ndeki bilgilere göre onun torunlarından Şadi Bey’in kızı Saru Hatun Amasya’daki Halkalı Dede Türbesi’nde yatmaktadır.

Hüseyin Hüsameddin, Şadgeldiler sülalesinden Divitdarlı (Divitdar Ahmet Paşa’nın soyu) ve Buraklı adlarıyla bilinen iki büyük kol çıktığını ve bunların değişik ünvanlar altında varlıklarını 19. Yüzyıla kadar koruduklarını kaydetmekte ve Amasya’nın Öz Nahiyesi’nin Şeyh Şadi köyünde yaşamış “büyük velilerden Şeyh Şâdi”den sözetmektedir. Karakeçioğulları’ndan Muslihuddin Musa Bey’in onun için 1409 yılında Şeyh Şadi köyünde bir tekke ve türbe yaptırdığını söylemektedir. Hüseyin Hüsameddin, Amasya’nın Öz Nahiyesi’nde genellikle Bayındırlı, Akçakoyunlu (Akkoyunlu diye anlayın, SC), Esenli ve Karakeçili gibi “Özbeöz Türkmen aşiretleri” bulunduğunu yazmaktadır.

Fahrüddin Ahmet Paşa b. Şadgeldi (1381-1393): Amasya Tarihi’nde ondan Şadgeldi Paşazade Divitdar Ahmet Paşa olarak sözedilir. Candaroğlu Kötürüm Bayezid’in damadıydı. Kızını Kadı Burhaneddin’le nişanladı. 12 yıl Amasya ve çevresini Osmanlılar’ın Amasya sancak beyi olarak yönetti.

1393 yılında Amasya doğrudan doğruya Osmanlı devletine ilhak edildi.

Bu emirler Eretnaoğulları’na, Kadı Burhaneddin’e, 1381’den itibaren de Osmanlılar’a tabi olarak yönetmişlerdir (Bkz. Y. Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, s. 86; H. Hüsameddin, Amasya Tarihi, Ankara, 1986, sadeleştirenler: Dr. Ali Yılmaz ve Dr. Mehmet Akkuş, cilt 1, s. 45, 99, 115, 158-166, 202-203, 262-263, 280-287).

Şadiler bir dönem boyunca Karakoyunlu, daha sonra da Akkoyunlu konfederasyonu içinde yeralmışlardır. Akkoyunlu hanedanlığı yıkılınca Safevilerle ittifak içinde görünürler.